Osmanlı,
Türklük, milliyetçilik, çok kültürlülük, çok dillik gibi birçok konu son
zamanlarda tartışılmaktadır. Tartışılmaya da devam edecek gibi görünüyor.
Osmanlı Devleti
altı yüz yıldan fazla bir süre üç kıtada egemen olan resmi yazışmalarda
Türkçenin kullanıldığı, egemen kültürün Türk kültürü olduğu çok uluslu, çok
kültürlü, çok milletli bir cihan devleteydi. Bunun yanında farklı anlayışlara,
düşüncelere, kültürlere, dillere olabildiğince yaşam hakkı sunan bir devletti.
Bugün Saraybosna’dan Kosova’ya; Kosova’dan Halep’e; Şanlıurfa’dan Trablusgarp’a;
Edirne’den Batum’a Osmanlı’nın bıraktığı tarihi mirası gördüğümüz zaman
Osmanlı’nın yüksek bir kültür, özgün bir dünya görüşü, kendine has bir yaşam
stili geliştirdiğine müşahede edebiliyoruz. İstanbul ve Edirne cami
külliyeleri, Saraybosna Hüsrev Bey cami külliyesi, Konya Karapınar külliyesi,
Van’da İshak Paşa külliyesi ve daha birçok eserin Devlet-i Ali Osman’ın uzak
köşelerinde aynı anlayışın oluşturduğu özgün mekânlar olduğunu kavrıyorsunuz.
Böylece Macaristan’dan Yemen’e, Adriyatik’ten Kafkaslara kadar Osmanlı Kültürünün
oluşturduğu şaheserlere tanıklık etmiş oluyorsunuz. Bu eserler çok büyük bir
coğrafyada, Osmanlı kültürünün halk yaşamını şekillendiren çevrelerdir.
Son
zamanlarda ortaya atılan ve “Türk Irkı” yoktura kadar varan tartışmalar
üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak Osmanlı Devletinde bugünkü anlamda
etnik bir milliyetçilikten bahsedilemez. Onun için Osmanlı Devleti’nin herhangi
bir etnik yapıyı ön plana çıkarması veya reddetmesi de beklenemez. Bunun için
Osmanlı Devleti’nin Türk kimliğini ön plana çıkarmaması o kimliği, milleti,
etnisiteyi yok saydığı anlamına da gelmez. Osmanlı Devleti’nin önem verdiği
konuların başında medeni olmak gelir.
Onun için kim medeni ve yerleşik hayata geçmiş ise Osmanlı o kimliği yüceltmiş,
hangi kimlik asrın gerektiği gibi davranmıyor ve yerleşmemiş ise onu da
aşağılamıştır. Bu aşağılanan kimlik Türk, Ermeni, Arap, Kürd, Arnavud olabilir farketmez.
Bunlardan beklenen imparatorluğun kurallarına uymak ve üretime katılmaktır.
Osmanlı
Devletini eleştirmek isteyenlerin ağızlarında sakız ettikleri bir şey daha
vardır ki; oda dönemin kaynaklarında geçen Etrâk-ı
bî idrâk (idraksız Türk), eşek Türk
gibi ifadelerdir. Bu tabirler daha ziyade göçebe halinde yaşayan ve genellikle yerleşik
yaşayanlar rahatsızlık veren bazı Türkmenler ile Anadolu’da çeşitli sebepler
ile isyan eden Celâliler için kullanılmıştır. Benzer şekilde “Ekrâd-ı bî idrâk”
idraksız Kürtler kullanımı da vardır. Bu ifadelerin salt anlamlarına takılır kalırsak
olayı çözme de zorlanırız. Bu ifadelerin geçtiği yerleri ve olayları bir bütün
olarak değerlendirmek gerekir. Olayın sebepleri üzerinden giderek kimler için
ve ne maksatla söylendiğine bakarsak o zaman daha iyi ve sıhhatli sonuçlara
varabiliriz. Bugün aydın geçinen ve tarih şuurundan yoksun bazı kesimler
Osmanlı’nın Türk’ü aşağıladığını ifade ediyorlar. Batılılar Türk kelimesini ve
Türk kültürünü Müslümanlık ile eş değer tutmuşlardır. Müslüman olan birisine
Türk oldu dedikleri gibi, Osmanlıdan bahsederken de Türkler demişlerdir.
Osmanlı padişahından bahsederken de büyük Türk dedikleri çok olmuştur. Bu kimseler
tamamen tarihten bi-idrak kimselerdir. Maksatlı olarak bu şekilde
davrandıklarını düşünüyorum. Tarih bilmediklerini diyeceğim ama maalesef
bunların bir kısmı da tarihçi. Birçok mu’teber Osmanlı tarihi kaynaklarında Osmanlı
Devleti’nin iç düzenini bozan isyancı gruplar için Kızılbaş-ı Evbaş, Etrâk-i
Nâ-pâk, Etrâk-i bî idrâk, Ekrâd-ı bî akl u din, cemâ’at-ı kallaş, şeytan kulu,
müfsid-i fâsid-i’tikâd ve benzeri tabirleri kullanmıştır. Burada kullanım
amacının toplumun huzurunu bozan, devletin güvenliğini tehdit edenler olduğunu
anlamak için tarihçi olmaya gerek yoktur. Yoksa tüm bir milleti kastettiğini
anlamak çok büyük bir tarihi yanlışlıktır.
Tarihi nasıl algılamak
istersen o sonucu çıkarabilirsin. Hatta o konuda birkaç belge de bulabilirsin. Onun
için istediğin sonuca ulaşmak için değil, hakikate ulaşmak için tarihçilik
yapmak gerekir. Tarihten toplumun ne beklediğinden daha ziyade hakikatin ne
olduğu önemlidir.