5 Mayıs 2019 Pazar

Çağını Aşan Sultan’dan Çağını Aşan Projeler

Otuz dördüncü Osmanlı padişahı olarak Osmanlı tahtına oturan Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahta geçtiği yıllar Osmanlı Devleti’nin en zor yıllarıdır. Bu dönemi sadece Osmanlı Devleti için değil tüm dünya için zor bir başlangıcın miladı olarak da kabul edebiliriz. Başta Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere düvel-i muazzama Osmanlı coğrafyası üzerinde siyasi rant peşine düşmüşlerdir. Bu durumun farkında olan II. Abdülhamid Han dâhiyane bir siyaset ile 33 yıllık saltanatı boyunca bu devletleri Osmanlı topraklarından uzak tutmayı başarabilmiştir. Fakat Sultan II. Abdülhamid’in, mahiyeti bugün bile hala anlaşılamayan bir darbe sonucu, tahttan uzaklaştırılması emperyalist güçlerin işini kolaylaştırmaktan başka bir yarar sağlamamıştır.
II. Abdülhamid’den sonra ülke yönetimine el koyan ittihatçıların, siyasi dehadan yoksun olmaları bir yana, devleti idare edebilecek kabiliyetleri bile yoktu. Abdülhamid bu durumu “hâkimiyet çocukların eline geçti. Korkarım ilk yapacakları iş imparatorluğu batırmak olacaktır” şeklinde özetlemiştir. Zaten bu gerçek kısa sürede anlaşılmıştır. Çünkü Meşrutiyet’in ilk yıllarında Bulgaristan Osmanlıdan ayrıldı. Girit Adası Yunanistan’a bağlandığını ilan etti. Akabinde Trablusgarp ve Balkan savaşı patlak verdi. Bu savaşların acıları dinmeden Osmanlı kendini birden I. Cihan harbi içerisinde buldu. Koskoca cihan devleti kısa sürede tasfiye edildi.
Sultan II. Abdülhamid, emperyalist güçlerin her türlü faaliyetlerini çok iyi tahlil etmiş ve her attıkları adımları yakından takip etmiştir. Mesela Osmanlı kaynaklarında el-Cezire olarak adlandırılan Kuzey Irak ve çevresi tarih boyunca sürekli önemli bir yerdi. El-Cezire’nin bir parçası olan Musul, Telafer ve Kerkük çok verimli toprakların yanı sıra stratejik ulaşım yollarının ve kervan güzergâhının merkezinde yer almaktaydı. Bu özellikleri ile dikkat çeken bölge ile batılı sömürgeci devletler, XVIII. yüzyılın başından itibaren yakından ilgilenmeye başlamışlardır. Bu derece önemli bir ticaret yolu ile birlikte verimli topraklar[1] üzerinde bulunan bölgeye İngilizlerin ve sömürgeci devletlerin ilgisi II. Abdülhamid dönemine doğru biraz daha arttı. Bunun nedenlerinden birisi bölgenin zengin petrol yataklarına sahip olması diğeri ise Hindistan sömürge yolu üzerinde olması idi. Sultan II. Abdülhamit büyük bir ileri görüşlülük ile bölge topraklarının bir kısmını 1890 yılında “Emlâk-ı Şahâne” haline getirdi. Fakat İttihat ve Terakki yönetimi bu toprakları yeniden eski haline dönüştürdü. Bu durum ise işgalci devletlerin emeline hizmetten başka bir yarar sağlamadı[2].

II. Abdülhamid saltanatı boyunca başta Ordu ve donanma olmak üzere birçok alanda yeniliklere imza attı. Sultan II. Abdülhamid 93 Harbi'nden sonra Rus yayılmacılığına karşı Osmanlı Ordusu'nun modernleşmesi için girişimlerde bulundu. Bunun için Almanlarla birçok askeri anlaşmalar ve işbirlikleri yoluna gitti. Bu sayede Osmanlı ordusunun, cumhuriyet döneminde ise Türk ordusunun modern teknolojiyi takip etmelerinin yolunu açmış oldu[3].

Osmanlı döneminde en kapsamlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar. Bu dönemde ilkokuldan üniversiteye kadar imparatorluğun her köşesine yeni yeni okullar yapıldı ve hizmete açıldı. Türkiye Cumhuriyeti, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950'li yıllarda ulaşabilmiştir. Abdülhamid’in tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkmıştır. 1877'de İstanbul'da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905'te 9 bine çıkmıştı. Tüm Osmanlı coğrafyasını dikkate aldığımız zaman II. Abdülhamid döneminde açılan modern okulların sayısı 15.000 ulaşmıştır[4].
Sultan II. Abdülhamid döneminde en büyük ilerlemelerden birisi de ulaşım alanında gerçekleşmiştir. İlk demiryolu hattı olan İzmir-Aydın hattının tamamlandığı 1866 yılından, 1914 yılına gelinceye kadar Osmanlı’nın Avrupa topraklarında 1685 km, Anadolu ve Asya topraklarında 4371 km olmak üzere toplam demiryolu hat uzunluğu 6056 km’ye ulaşmıştır[5]. Ülkemizde 2012 verilerine göre toplam demiryolu hat uzunluğu 11940 km’dir[6]. Yani 1914’den 2012’ye kadar geçen 98 yıl zarfında, 1866’dan 1914’e kadar geçen 48 yıllık zaman zarfında yapılan miktar kadar ancak yapılabilmiştir. Osmanlı döneminde yapılan demiryollarında Sultan II. Abdülhamid’in çok büyük başarısı ve payı vardır. Bilhassa Osmanlı’nın prestij meselesi yaptığı ve çok büyük önem verdiği Hicaz Demiryolu Abdülhamid’in en büyük eserlerindendir.  Abdülhamid döneminde projesi çizdirilen, fizibilitesi çıkartılan ve ihalesi yapılarak inşasına başlanan projelerden birisi de Yemen Demiryoludur. Raporu 1898'de o zamanlar Yemen Valisi olan Hüseyin Hilmi Paşa hazırlamış ve 1913 yılında inşasına başlanmıştır. Ancak İtalyan kuvvetlerinin Yemen'deki Cibana limanını topa tutmasıyla çalışmalar durmuş ve proje iptal edilmiştir[7]. II. Abdülhamid zamanında bütün Anadolu'yu baştanbaşa dolaşacak bir karayolu ağının (şose şebekesinin) projelendirilip tatbikata geçirilmeye çalışılması en önemli ulaşım projelerinden diğer birisidir[8]. 
Sultan II. Abdülhamid’in üzerinde durulmaya değer en ciddi projelerinden birisi de Konya ve Çukurova için hazırlatmış olduğu sulama projeleridir. Bu bölgelerin tarım potansiyelini artırmak isteyen II. Abdülhamid, Türk ve yabancı uzmanlara projeler hazırlatmıştır.  19 Ağustos 1908 tarihinde hazırlanan sulama haritasında barajlar, sulama kanalları, ekonomik değeri olan alanlar açık bir şekilde gösterilmiştir[9].  II. Abdülhamid, Fransa, İngiltere, Almanya gibi emperyalist devletlerin bu bölgelere olan ilgisini fark etmiş ve Yüreğir’den Akdeniz’e kadar inen 1.100.000 dönün araziyi Çiftlikât-ı Hümayun içerisine dâhil etmiştir. Bu sayede bu bölgeler sömürge güçlerinin etki alanından uzak tutulmuştur[10].      
Abdülhamid ulaşım politikalarının yanı sıra haberleşme alanında da yeni adımlar attı. İlk olarak 1877'de Posta Telgraf Teşkilatını bakanlık haline getirdi. Telefon Avrupa'da kullanılmaya başlamasından sadece 5 yıl sonra, 1881'de İstanbul'da kullanılmaya başlandı[11].
Sultan II. Abdülhamid’in gerçekleştirdiği yüzlerce proje dışında gerçekleştiremediği devasa projeleri de mevcuttur. Abdülhamid XX. yüzyılın başlarında İstanbul'da Haliç'e, dahası Boğaziçi'ne birer köprü yaptırmayı düşündü, bunun için projeler hazırlattı[12]. Abdülhamid’in en önemli projelerinden olan “Cisr-i Hamîdî” (Hamidiye Köprüleri) projesi ile Sarayburnu-Üsküdar ve Rumeli Hisar – Kandilli arası birbirine iki köprü ile bağlanmış olacaktı. Projeyi Fransız inşaat mühendisi Fernidan Arnodin hazırlamıştır. Köprü projeleri hayata geçirilebilseydi Medine ile Viyana arası tek bir hat ile bağlanmış olacaktı[13]
II. Abdülhamid Han yapmış olduğu yeniliklerde bürokrasiyi de unutmadı. Onun döneminde yaklaşık 35 bin memur istihdam edildi. Bu durumun bir sonucu devlet idaresinde de kurumsallaşma ve bürokrasi ön plana çıktı. Bu sayede memur istihdamı konusunda bir takım köklü değişiklikler de yapıldı. Bu değişikliklerin en önemlisi memurların tercüme-i hâli niteliğindeki sicil kayıtlarının tutulmasıdır. Bu amaçla 6 Şubat 1879’da Sicill-i Ahvâl Komisyonu kuruldu. Komisyon çalışmaları sonucunda 201 adet defterde 92.137[14] devlet memurunun bilgileri Sicill-i Ahvâl Defterlerine kaydedilerek her memura birer sicil belgesi tanzim edildi[15].
II. Abdülhamid’in en önemli özelliklerinden birisi de o zamana kadar görülmemiş nitelikte birçok tarihi eseri restore ettirerek günümüze kadar kalmasını sağlaması olmuştur. Anadolu’nun her köşesinde devletin kuruluşundan kendi dönemine kadar ayakta kalabilen yüzlerce eseri restore ettirerek yok olmaktan kurtulmasını sağlamıştır.
Sultan II. Abdülhamid Çin, Japonya, Hindistan, Açe, Cambi, Cava, Singapur, Endonezya, Sumatra gibi Osmanlı coğrafyası dışında yaşayan Müslümanlarla da yakından ilgilenmiştir. Abdülhamid’in bu siyasetinin temelinde halifelik makamının tanınmasını sağlayarak Osmanlı Devleti’nin gücünü ve etkinliğini artırmak düşüncesi yatmaktaydı. Siyasi ilişkilerinin yanı sıra kültürel faaliyetlere ağırlık vermiş, imparatorluk dâhilinde yeni eğitim kurumları gibi, Çin’de bir okul açılması için çalışmıştır[16]. Abdülhamid’in buralara ilgisi şehzadeliği döneminde başlamıştır. Tahta oturduktan kısa bir süre sonra da İttihad-ı İslâm siyasetini hayata geçirmek amacı ile Hindistan’a ve dış Müslümanlara ilgisi biraz daha yoğunlaşmıştır. Bunda İngiltere’nin yayılmacı politikası ve buna karşı Müslümanlar arasında bir bilinç oluşturma arzusu da etkili olmuştur. Abdülhamid Hindistan uleması ile temasa geçmesinin yanı sıra basın yayın organları, Osmanlı şehbenderleri, tarikat ileri gelenleri, nüfuzlu kimseler başta olmak üzere birçok yöntemle Osmanlı toprakları dışında yaşayan Müslümanlar üzerinde etkili olmak için çalışmıştır[17].   
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Sultan II. Abdülhamid Han tarihin kendine biçmiş olduğu misyonu en iyi şekilde yerine getirmiştir.   



[1] BOA, İ. DH, 596/41492.
[2] Selim Hilmi Özkan “Telafer’in Stratejik Önemi ve Türkmenler”, Avrasya Etüdleri Dergisi, 2009/2, S. 39, s. 141; İbrahim Tellioğlu, “Musul’daki Türk Varlığı ve Milletler Cemiyeti’nin Bölge İle İlgili Raporu”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 156, Haziran, 2005, s. 33.
[3] Mustafa Armağan, Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı, İstanbul, 2010, s. 121.
[4] Mustafa Armağan,  "Abdülhamid Hakkında Yanlış Bildiğimiz 10 Şey", www.mustafaarmagan.com.tr. Erişim tarihi: 04.01.2013.
[5] M. Metin Hülagü, “Sultan II. Abdülhamid Dönemi Demiryolu Politikası (1876-1909)”, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid, C. 3, Kayseri, 2011, s. 141.
[6] Ulaşımda Demiryolu Gerçeği, Makine Mühendisleri Odası Raporu, Nisan, 2012, s. 5.
[7] Ufuk Gülsoy, "Yemen Demiryolu Projesi", Tarih ve Medeniyet, S.  41, Ağustos 1997, s. 44-49.
[8] Mustafa Armağan, Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı, İstanbul, 2010, s. 230.
[9] Osman Doğan-Ebul Faruk Önal, “Çukurova’ya Bereket Getiren Projeler”, Yedikıta, S. 33, Mayıs, 2011, s. 18-30.
[10] Cevdet Gökçay, “Çukurova’da Sinsi Hesaplar”, Yedikıta, S. 33, Mayıs, 2011, s. 35.
[11] Aydın Talay, Eserleri ve Hizmetleriyle Sultan Abdülhamid, İstanbul 1991, Risale Yayınları, s. 309, 410.
[12] Hayrı Mutluçağ, "Boğaziçi Köprüsünün Yapılması Yolunda İlk Çabalar". Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.  4, Ocak 1968, s. 32-33; Talay, a.g.e., s. 309.
[13] BOA, Y.A.HUS, 411/174; Boğaziçi’ne İki Köprü: Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın “Cisr-i Hamîdî” (Hamîdiye Köprüleri) Projesi, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2009, s. 9.  
[14] Ancak bu sayının gerçeği yansıtmadığı düşünülmektedir. Çünkü memurların defterlerde farklı isimlerle mükerrer kaydedildikleri, ya da başka bir sayfaya yapılan zeyillerin de bu sayıya dâhil edildiği düşünüldüğü zaman bu sayının yaklaşık 55-60 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir
[15] Selim Hilmi Özkan, “Osmanlı Devletinin Son Döneminde Merzifonlu Memurlar”, Geçmişten Günümüze Merzifon, Merzifon, 2010, s. 539.
[16] Arzu Kılınç, “II. Abdülhamid ve Çin Müslümanları”, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid, C. 1, Kayseri, 2011, s. 273.  
[17] Azmi Özcan, “Sultan II. Abdülhamid ve Hindistan Müslümanları”, Devr-i Hamid Sultan II. Abdülhamid, C. 1, Kayseri, 2011, s. 284.