11 Mayıs 2019 Cumartesi

Türk Toplumunda Ev Hayatı ve Komşuluk İlişkileri


Cumhurbaşkanlığı Arşivi(BOA), Atik Şikayet, 28/352
Türk toplumu komşu ve komşuluk ilişkilerin büyük önem vermiştir. Türk evlerinin önemli bir özelliği ekonomik ve estetik olmasıdır. Aynı zamanda komşuya saygı ve toplu yaşamanın bir gereği olan düzen ve intizamı evlerde ve eski sokaklarda görmek mümkündür. Evler birbirine bitişik bir sıra halinde son derece yakın hatta dar bir alan üzerinde birbirinin yanında inşa edilmesine rağmen bir estetik ve nizam vardır. Sokağın çizgisinden aşmaması evlere ayrı bir estetik kazandırmaktadır[1]. Genelde iki katlı olan evlerin alt katları samanlık, ahır, kiler, anbar şeklinde tasarlanmıştır. Üst katlar ise daha çok ev halkının yaşadığı yerlerdir.  Ev mimarisi bölgeye ve yapısal özelliklerine göre değişmekle birlikte hemen hemen her evde muhakkak haremlik selamlık diye adlandırabileceğiz bölümler bulunmaktadır. Bu durum ailenin sosyo-ekonomik yapısına göre değişmektedir. Odalar ise sofanın etrafında şekillenir. Sofanın sokağa veya bahçeye açılan kısmında bulunan cumbalar Osmanlı ev mimarisine farklı bir estetik ve mekân zenginliği kazandırmaktadır.


Osmanlı ev yapısı içerisinde “avlu”, “hayat”, “bahçe” olarak adlandırılan mekânların çok büyük bir önemi vardır. Etrafı duvarlara çevrili bu alan hem ailenin mahremiyetini koruyor, hem de çocuklar için güzel bir oyun alanı ortaya çıkarıyor, hem de ailenin gündelik işlerinin rahatça görebileceği bir ortam oluşturuyordu.  
    
İstanbul Mustafa Paşa mahallesinde oturan iki komşu arasında evin haremine bakan kısmında pencere açılmasından dolayı aralarındaki ihtilafın çözümü için İstanbul kaimmakamına ve kadısına  hüküm:
  
İstanbul kāimmakāmına ve kādîsına hüküm ki: 

Mahrûse-i İstanbul'da Cebe Alî kapusı kurbında Mustafâ Paşa mahallesinde sâkin Mustafâ nâm kimesne arz-ı hâl idüp hemcivârı olan Alî nâm kimesnenün zevcesi Hadîce nâm hâtûn ile ber vech-i iştirâk mutasarrıf olduğı menzili pencerelerinün bunun menzilinün makarr-ı nisvân olan mevâzi‘de havâlesi olmağla bundan akdem pencerelerin dîvâr idüp sedd itmişiken dîvârları harâb olup zararı henüz mündefi‘ olmaduğından mâ‘adâ mülk menzili arsası üzerine fuzûlî şehnişîn bînâ ve saçaklar ihdâs idüp te‘addî itmeğle hâssa mi‘mâr ma‘rifetiyle şer‘le keşf olındukda şehnişîn ve saçaklarınun zararı tebeyyün olmamağla hâli üzre kānûn lâkin ke’l-evvel dîvâr itmek üzre hüccet-i şer‘iyye virilmişiken ba‘zı kimesnelere istinâd ile zararın def‘ itmeyüp hüccet-i şer‘iyyesi mûcebince şer‘le görilüp pencerelerinün havâlesi men‘ u def‘ olınmak bâbında hükm recâ itmeğin hüccet-i şer‘iyyesi mûcebince şer‘le men‘ olınmak içün içün hükm yazılmışdur.  Fî evâhir-i Ş 1109 (Mart 1698)
    
[I] Karoly Kos, Şehir Tarihi ve Mimarisi, Ankara 1993, s. 113.